Cuma

Evlen Benimle Mary (2010)



Maerineun Uibakjoong - Marry Me, Mary

Yön: Suk Goo Hong
Sen: Su Yeon Won - Eun A In
Ülke: Güney Kore
Tür: Romantik, Komedi


Lütfen büyük beklentilerle bu dizinin başına oturmayın!!
Sadece basit bir romantik komedi izleyeyim, fazla etkilemesin ama arada da ağlayacak gibi olayım diyorsanız size göre bir dizi olabilir.
Dizimiz Mae Ri adında babasının borçlularından kaçarak yaşayan, bu sebeple okulunu bitiremeyen bir üniversite öğrencisinin, babasının arkadaşının onu borcuna karşılık gelini olarak görmek istemesini ve kızımızın da tanımadığı bir adamla evlenmektense yeni tanıştığı bir müzikçiyle babasını evlendiğini söyleyerek kandırmak istemesiyle başlıyor ve böylede yani pek bir şey olmadan da bitiyor. Nasıl bir cümle oldu.

Bu dizide bana farklı gelen tek nokta Jung In'e acımam ve Moo Kyul'dan daha çok sevmemdi. Normalde yan roller çok fazla göze batmazlar hatta belki de bildiğimizin tersine iyi oynayamadıklarından değil başrolden baskın olmamak için öne çıkmazlar. Bu dizi için de bu söz konusu fakat Kim Jae Wook'u kazulet gibi oyunculuğuna rağmen çok sevdim. Karakteri, yaşadıkları ve tavırları. Aslında Geun Seok Jang'dan daha karizmatik bir duruşu vardı belki de ondan bilemiyorum ama bir şekilde gözüme girdi kerata. İçim acıdı onu izlerken. Çok sevdim.

Geun Yeong Mun oyunculuk anlamında sevdiğim nadir bayanlardan. Kim ne derse desin çok kaliteli bir oyuncu bence. İlk bölümlerde 24 yaşındaki bir kıza göre fazla çocukça tavırlar sergiliyordu. Son bölümlerde biraz kendine geldi. sanırım konsept doğrultusunda saçma tavır sergilemeye zorlanmış olabilir. :) Bu kızın aksine Bebek ve Ben de tanıyıp aşık olduğum ve Kore yollarına koşar adım yaklaşmamı sağlayan Geun Seok Jang bu dizide bana aşırı itici geldi. Çünkü her şey fazlasıyla klasikti. Bu çocuğun yakışıklı olması üzerine kurulu replikler, olaylar. Çok klasik. Çok tutkulu bir olay da olmayınca fazla çekmiyor dizi de, karakter de kendine. Bu iki başrolü de aslında çok severim, hatta normal hayatlarında da çok iyi arkadaşlarmış bu yüzden bu samimiyetin ekranlara yansıyabileceğini düşünmüştüm ama pek öyle olmadı. Dizi de bir şekilde çift olarak göremedim çok kopuk geldiler, belki kızın ağır duruşundan, belki de çocuğun soğuk tavırlarından ya da boy farkından mı bilemiyorum ama çok içli bir durumla karşılaşmadım. İçten sarsan bi aşk izleyemedim diyebilirim. İzlemesem de olurdu diyebileceğim bir dizi oldu. Senaryosu mangadan uyarlama sanırım, galiba mangasını okusaydım daha fazla zevk alırdım. Diziye çok iyi uyarlanamamış gibi geldi.

Tüm bunlara rağmen Ost'u övgüyü hak ediyor. Geun Seok Jang'ın oyunculuğunu fazla sevemesem de sesine bir şey diyemem. Öyle sanatçılarımızı dinledim ve duydum ki sürekli sesi detone olan birine veya şarkısına bayılanlara rastladım ki bu çocuk onların yanında sesiyle resmen Prens kalıyor. Sadece bu sanatçının söyledikleri değil diğer parçalarda güzeldi.

Dizide sevdiğim eğlendiğim kısımlar oldu tabi ve sonunu da nedense beğendim. Boşandılar oldubitti işte.





İlk bölümdeki bu sahneye çok gülmüştüm.


4. bölümün son sahnesindeki bu repliği sevdim.
Mae Ri: Benimle evlenmeye niye karar verdiniz?
Jung In (müdür bey): Hem iş hem de babam istediği için.
Mae Ri: Müdür bey çok itaatkarmışsınız.
Jung In (müdür bey): Babam benim için Tanrı gibidir.
Mae Ri: Tanrı  mı?
Jung In (müdür bey): Lütufkar ama aynı zamanda acımasız.

  
 
Güzel bi sahneydi. :)

Ayrıca 12 bölümün 37. dakikalarındaki Jung In (Kim Jae Wook)'ın ifadesine bayıldım onu kıskandırmaya çalışan Moo Kyol (Geun Seok Jang)'a nasılda arkasını dönüp gülüyor. Çok eğlenceliydi. O bölümün sonundaki kamera arkası görüntüleri de güzeldi. İçerik hariç işte.

Pazartesi

Şehir Avcısı (2011)

Siti Hyunteo - City Hunter

Yön: Jin Hyuk
Sen: Soo Jin Choi - Eun Kyung Hwang
Orjinal Sen: Tsuka Hojo
Ülke: Güney Kore
Tür: Aksiyon, Romantik, Gerilim





1987-1988 tarihleri arasında yayınlanmış olan Japon animesinden uyarlanmıştır. Anime 4 sezon çekmiş dizimiz ise 1 sezonda 20 bölümle işi kapatmışlar. Diziyi izlerken de bir animeden uyarma olduğunu bilmeseniz bile anlarsınız o kadar ki her şey hazırlanmış çekilmiş etkisi veriyordu yani yapılacak işler kişinin önüne geliyor, iyiler iyi kötülerse kötüydü. Gözüme hoş gözüken kısımları ise Min Ho Lee'nin tavan yapmış olan oyunculuğu, bu konuda gerçekten kendini fazlasıyla geliştirdiğini ve aştığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kadarını tahmin edemezdim Zevk Meselesi adlı dizisinde onu bu kadar başarılı bulamamıştım. Erkekler Çiçeklerden Önce dizinde ki popülaritesini koruyamayacağını falan düşünmüştüm. Gerçi kötü oyunculuklar sergilese bile benim gözümde ilk izlediklerimden olması ve çirkin bulmama rağmen oyunculuk yeteneği, hal ve davranışlarından dolayı yeri çok başkadır. Her ne olursa olsun bu diziyle kendini tamamen kanıtlamış bir oyuncu, sadece dizinin senaryosunda ve bazı çekim hatalarından dolayı Min ho nun böyle bir duruma maruz kalmasına üzüldüm. Senaryodaki eksiklikler bence ilk etaptaki haliyle bırakılmış olması yani her durum için bir kılıf yaratılmış olaylar tam olarak diziye sindirilmemişti. Çekim hatası mevzusuna gelince eminim herkesin gözüne çarpmıştır. Bariz hatalar vardı ama yine de hani bu adam evliya olacak kadar profesyonel yetiştirilmiş o yüzden girilemeyecek yerlerden giriyor, çıkılamayacak yerlerden çıkıyor, birini kurtarırken yanında olan bir adam saniye geçmeden 2 metre uzağında gözükebiliyordu ve bu durumu işte profesyonelliğine bağlamaktan başka seçeneğimiz yoktu. Bunlar ufak tefek şeyler ama görüntü yönetmenini tebrik etmek isterim bence çekim kalitesi bu açıdan iyiydi.

Savcı hariç diğer herkesin oyunculuğu benden geçer not aldı. Savcıya şöyle takıldım adam inanılmaz yakışıklı ve sevimli fakat herhangi bir haber geldiğinde kooocaman ve abartılı adımlarıyla gidiyordu. Sinirlenince gerçekçi bir tavır sergileyemediğini düşündüm. Bu durumun aksine Min ho ise sinirlenince gerçekten gözlerinden o şiddeti okuyabiliyorsunuz ve adam titriyo yaa o an sizin içiniz de onunla titriyor işte. Ne diyeyim savcı ne kadar yakışıklı olursa olsun benden oyunculuk anlamında sınıfta kaldı. Onu kaybetmemiz de kötü oldu giderayak aşka gelip daha fazla ağlamamı da sağladı kötü adam (nappın num). Savcımızın da fedakarlıkları oldu tabi garibim ya çok da uğraştı bir kanıt ya, bir kanıt bulmak için. Takıldığım diğer nokta ise Minho'nun yakışıklılığından sık sık bahsedilmiş olması bu birazcık rahatsız etti Min ho bu iltifatları hak etmiyor mu? Tabiki sonuna kadar hak ediyor fakat dizi formatı için biraz abartılı buldum. Aslında asıl fikrim Min ho nun yakışıklı değil karizmatik olduğu yönünde ve işini çok iyi yapıyor olması da buna bir etken aslında. Yakışıklı sıfatını yakıştıramamamın sebebi keskin ve orantılı bir yapıya sahip olmaması tüm bunlara rağmen müthiş sevimli bir gülüşe ve gözlere sahip. Oyunculuk anlamında beni etkileyen diğer kişi ise Min Ho'yu yetiştiren babası Kim Sang Joong, malum kahramanımızın o kadar babası var ki maşallah. Adam gerçekten profesyonel sadece bastonunu attığı bir sahne vardı oraya takılmıştım ama önemi yok artık onunda başlı başına bir tarzı vardı. Dizinin sonunda oğluyla konuştukları ve "city hunter benim" demesi gerçekten etkileyici bir sahneydi. Adamın kullandığı bileklikleri de gerçekten yakıştırdım o yaşta ki bir insana yakışabileceğini hiç düşünmezdim. Aynı şekilde mimikleri de çok iyiydi. İşte Hayat Bu adlı filmde izlediğim Min Ho'nun ajushisi Kim Sang Ho'ya gelince o filmde sevememiştim bir türlü ama bu dizide çok sempatikti ve filmi gerilimli havasından kurtaran karakter için çok uygun düşmüştü bence.




Dizi bir grup askerlerle başlıyor ve 21 askerin ülkeleri tarafından ihanete uğrayarak öldürülmesini konu alıyor. 21 askerden sağ kalan bir tanesi intikam almak için arkadaşının yeni doğmuş oğlunu kaçırıp bu uğurda büyütüyor. Büyüttüğü bu filinta gibi delikanlının başına gelen aşk, intikam duygusu, gerçeklerle yüz yüze gelmesi gibi olaylarla dizi ilerliyor. İlk bölümlerde mağaradan yeni çıkmış diyebileceğimiz tarzanca iltifatlar eden ve sevgisini bir türlü açıkça gösteremeyen, gösterse bile yanlış anlaşıldığı durumlar yaşayan ana karakter vardır. Birine aşık olmanın tehlikeli olduğunu gerçek anlamda kavradıktan sonra kendine aşık ettiği kızı kendinden uzaklaştırmak ister ama ne çare kız da tutulmuştur artık.

6. bölümün 9. dk sına bayıldım, bi an kalp krizi geçirecektim neden kameraya bakıp konuşmak zorundalar ki valla çok kötü oluyo. Nasıl sevimli, nasıl sevimli bir surat. bunlar tam şebelek yaa. Bu tatta başka sahneler de var tabi mesela Min Ho Lee'nin Park Min Young'a banyodan çıktıktan sonra gördüğünün etkisiyle bakması ve önüne dönmesi. Kızı kucağında taşıması. Islandıkların da "ne çirkin vücudun var" demesi falan bunlar işin izlemesi en rahat olan kısımlarıydı. Güzel Park Min Young başlarda savcı Lee Joon Hyuk'a ilgi gösterir doğal olarak. Çünkü savcımız kötünün peşindedir ve başarılı işlere imza atmaktadır diğer yandan Min Ho Lee onunla dalga geçer gibidir (dikkat edin gibidir kız öyle zanneder) sonra her şeyi anladığında çocuğun üzerine atlaması gerekirdi ama tabi avucumuzu yalıyoruz öyle bir sahne bu şahıslar Avrupa kültürüyle yetişmedikleri için yok. Bir süre sonra kızın ümitsiz aşkı gelişir ve beklemeye niyetlenir. Her şey durulana kadar gerekirse sonsuza kadar beklemek niyetindedir.

Dizimizin sonuna gelince, beğendiğini söyleyen bir kişiye rastlamadım. Ama ben beğendim son bölümde Min Ho Lee'yle Park Min Young'un birbirlerine bakarak gülümsemelerini görmek bana yetti. "Arabayla şehre doğru giden Min Ho" başka nasıl gösterilebilirdi ki. Bu bir romantik komedi değil ki sonu evli, barklı, çocuklu bitsin bence gayet olması gerektiği gibi bitmiş belirgin bir kesinlik yok, kim nasıl düşünmek istiyorsa öyle yorumlayabilir. Bence o kadar kabiliyetli bir insan sadece çocuk ve eşiyle meşgul olurken gösterilerek bitirilseydi karakterin güçlü yapısı gölgede kalabilirdi... Böyle insanlara sıradan işler yakışmaz bence, her ne kadar kendisi sıradan bir hayat istese de. Sanırım Kim Sang Joong'dan çok etkilendim :). Böyle bir insan bu günlerde Türkiye'ye acil tarafından lazım. Ah bir de gerçek olsaydı böyle muhteşem insanlar var mıdır acaba? Teşkilat da veya askerde, bordo bereliler gibi bir mevkide olmaktan söz etmiyorum, bu karakter gibi, Light Yagami gibi herhangi bir kurumdan veya şahıslardan bağımsız hareket edip gereken adaleti sağlayanlardan bahsediyorum. Kanunlar eğer ülkede siyasilerin ellerinin kiri olmaktan başka bir işe yaramıyorsa. Türkiye'de böyle bir şahıs bulmanın hayalini geçtim, bu dizinin yayınlanmasına veya buna benzer bir dizinin çekilmesine izin verilir mi?

Ost'unda bence güzel parçalar var Sarang ve So goodbye bunlardan ikisi. Diğerleri de fena sayılmaz bir diziyi bitirdikten sonra şarkılarını mp3le dinlemeyi çok seviyorum hele ki bir yolculuk yapıyorsam. Bir anda baktığın her yer değişiyor. Düşüncelerinize birçok etken yön vermeye başlıyor iyi veya kötü. Sizce de müthiş bir durum değil mi?

Dipnot : Min Ho Lee'yle Park Min Young bu diziden sonra sevgili olmuşlar. Ne diyelim Allah mesut etsin olmamaları beklenemezdi.


Cuma

Kore Etkisi

Bu ahım şahım muhteşem dizi ve filmleri izle izle nereye kadar? Mutlu ol, gül, paylaş, arkadaşlarına anlat, onlarda mutlu olsunlar. Cd yap ver, dvd yap ver, flasha at ver, hard diskini ver "kızım-oğlum izle gözün gönlün açılsın" de. Bizi sabah 8 en erken akşam 5 e kadar kendine bağımlı yapmaya çalışan bu içene edilmiş sistemden azıcık kafanı kaldır da şu bir türlü çözemediğimiz gördükçe bulutların üzerinde yürüdüğümüzü zannettiğimiz, bitince acılarına rağmen tekrar istediğimiz, anlatmakta her açıdan güçlük çektiğimiz aşk saçmalığının ekranlara yansıtılmış halini gördükçe bir psilocybin bir ayahuasca almış gibi bizi kendinden geçiren sahneleri anlamakta ve anlatmakta bu kadar güçlük çekmenin sebeplerini bir türlü kavrayamazken, yeter ya herkes benim gördüklerimi görsün bildiklerimi bilsin bakalım bu insanlar ondan sonra ne hale gelecekler dedirten durumdayım ki bu durumdan muzdarip birçok benim gibi artık kendini bilmez gördüklerinden sonra her ne kadar ağlasa da, saç baş yolsa da, onun bile mutluluğunun verdiği hazzı duymanın içler acısı bir hal olduğunu düşünmeye başladım. Başımı kaldırıp etrafıma baktığımda çalış babam çalış dedirten bu düzende yer almanın gerçek hüzün olduğunu düşününce, bırak her şeyi, en sağlıklısından kafa yapalım ki bu işin en sağlam ve en uyuşturucu yolu ard arda durmaksızın bir Kore dizisinin bölümlerini izlemektir.

Çarşamba

Acıklı Film (2005)

Acıklı Film (2005) Sad Movie

Yön: Jong-kwan Kwon

Sen: Jong Kwan Kwon, Seong Gu Hwang

Ülke: Güney Kore

Tür: Dram, Romantik


Afişini görüp çok beğendiğim, dram olduğu için izlemeyi sürekli ertelediğim bir filmdi. Ama yinede bu kadar kaliteli oyuncuları bir arada görünce de izlemek istediğim bir film olmuştu. Fakat her iyi oyunculara sahip bir filmin güzel sonuçlar doğurmayacağını da bu film aracılığıyla öğrenmiş olduk.


Film başlarken insanda yarattığı yumuşak ve hafif eğlenceli etkiyi hemen hemen sonlarına kadar taşıyor. İlk sahneleri gerçekten beğendim özellikle Min-a Shin'in aşık olduğu sahneler. Filmde dört acıklı hikâye işlenmiş. Hikayelerin genel anlamda birbirleriyle pek alakası olduğu söylenemez. Yani belirgin bir etki tepki olayı yok, sadece yakışıklı itfaiyecimiz Woo Sung Jung'un bir yangın sırasında kurtardığı kızın kardeşine Su Jeong Lim'e 
aşık olması. Kurtardığı kızın (Min-a Shin) da bir başkasına yani yine yakışıklı oyuncumuz Ki Woo Lee ye aşık olması. Diğer taraftan bir çocuğun hastalık sebebiyle annesini kaybetmesi ve parkta tanıştığı bir gençle annesine mesajını iletmesi, o gencinde parasızlık yüzünden sevgilisinin onu terk etmesi üzerine kurulu bence son sahne hariç, dramdan ziyade eğlenceli daha doğrusu insanda tebessüm bırakan sahnelere sahip bir film.
Oyunculuklarda gayet iyiydi. Neden bilmiyorum ama Su Jeong Lim'in oyunculuğuna bir türlü ısınamıyorum. Sevgilisini kaybettikten sonra ona ait videoyu izlerken açıkçası çok fazla etkilenmedim. Belki de yönetmen daha hafif bir etki bırakarak insanları sadece düşünmeye sevk etmek istemiş de olabilir. Fakat diğer yandan ekrana getirilen sahnelerin çok da düşünülmesi gereken veya ders çıkarılması, yani bir önergesi yoktu. Daha sıradan ve güncel sayılabilecek bir kaç olay izliyorsunuz hepsi bu.
Belki de gerçek ve saf sevgiye sahip insanların her zaman mutlu sona sahip olamayacakları ve mutsuzluğun altında da sanki yağmur gibi daha kapsayıcı bir öğeye yer verilerek daha kadim bir güç veya etki vardır gibi bir durum anlatılmak istenmiş olabilir. Kim bilir...

Salı

Sana Ulaşmak (2009)

Sana Ulaşmak - Kimi Ni Todoke - Reaching You (2009)

Yön: Hiroshi Kaburagi
Sen: Karuho Shiina (yazar-çizer), Mamiko Ikeda, Tomoko Konparu
Ülke: Japonya
Tür: Shoujo, Romantik, Okul, Komedi


  

Animeleri  seviyorum.   :) :) :)

    Bu anime için ilk olarak söylemek istediğim Sawako’nun son bölümlere doğru insanı izlerken çileden çıkarttığı. Bir süre sonra yeter artık bu kadar da saf olma diyorsunuz ama Kazehaya'nın aslında ondan da saf olduğunu görüyorsunuz. Ama yinede inanılmaz seviyorsunuz o saflıklarını, çocukluklarını, tertemiz hallerini... Lise dönemlerinde yaşanan ilk aşkların masum yanlarını hatırlıyorsunuz. Gayet seviyeli, korkak ve çok derinden...
     Anime başlı başına büyüleyici ve bu yanı bence çok baskın bunu oluşturan etkenlerin başında animenin müzikleri ve safça duyguların işlenmiş olması var. Öyle ki bu animenin müziklerine de değinmek istiyorum. Animeler başlarken ve biterken videonun formatına uygun ince, sevimli, haykıran, şeker mi şeker, çocukça ama ihtiyarlayınca da dinleyebileceğiniz şarkılarla başlıyor ve gerçekten bu şarkılar sizi büyülüyor.
    Anime 2 sezondan oluşuyor, bir mangadan uyarlama ve filmi de mevcut. Animeyi izledikten sonra filmdeki karakterleri görünce gerçekten seviniyorsunuz o kadar sevimliler ki hepsi çok doğru seçim olmuş yalnız Sawako biraz daha çıtı pıtı olsaydı çok daha mükemmel olurmuş. Neyse filmin detaylarını ilgili bölümden okuyabilirsiniz.
    Animenin 2. sezonunun ilk bölümünü canım sıkıldıkça açar açar izlerim. Bu bölümdeki Sawako'nun lavaboya kaçışı ve burda düşündüklerine oldum olası gülerim o kadar mükemmel ki anlayabilmek için sadece izlemek gerekir, o mimikler o haller, müthiş sevimli bir anime. Sonra Kento'nun olaya dahil olmasıyla başta kıskançlık hallerini büyük bir zevkle izleyeceğinizi düşünüyorsunuz, kısmen de olsa öyle oluyor. Fakat ilerleyen bölümlerde ortalığı kızıştırmasına rağmen sonuç itibariyle onu da seviyorsunuz. Yalın bir şarkıyla Sawako'nun düşüncelerini dinlemek o kadar huzur veriyor ki o lise dönemlerine her an geri dönmeye hazırlıklı olun.
    Aldığım duyumlara göre Japonya'da oluşan bir deprem nedeniyle animeyi erken bitirmişler ne kadar doğru bilemiyorum ama güzel sonla biten romantik, komedi tarzında herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm ender animeler den biri. Bu anime için ne söylesem az. Gerçek duygularla döşeli sahnelerle bezenmiş. Çocukluktan kalan duygularınızın ve düşüncelerinizin ışığa çıkmasına izin verin böylelikle çok eğleneceksiniz bence...