Salı

2014

Hepinize bol duygusuz yıllar gençler. Mümkünse dokunmayın, hissetmeyin sonra kötü oluyo. Daha güçlü olmak isteyenler siz dilediğinizi yapın.
Acımasa sorun yok aslında. Hazmedilmiyo
Saf içgüdülerle hareket eden insandan uzak durun! En basitinden sıkıldığında bile vahşileşip canınızı yakabilir, saldırabilir. Her an insanlıktan çıkıp size zarar vermek isteyebilir.
Hiçbir şey görüldüğü/gösterildiği kadar basit ve kolay değil!

"!'/({[.]})\'!" Puhaha

Ender öldü Tanrım. Tanrı öldü gençler :D

Özgürlüğümü ilan ediyorum.
Ender öldü .

21.12.2013 Cumartesi

Pazar

1. Raund

Hımm en son ne demiştim "o benden kurtulmak istiyo". Tahminimde haklıymışım 13.12.13 Cuma akşamı aradım konuştuk denemiş ama olmuyormuş. Olabilir insanlık hali :) Sanırım o çekildi yani önü açık. Umarım gerçekten ne kadar şanslı olduğunu bir gün anlar. Bırakmıcam demiştim di mi? Şu an için zaten bırakmak mümkün gözükmüyor onu aramıyor, mesaj atmıyor olabilirim yani rahatsız etmiyor olabilirim ama bu bıraktığım anlamına gelmez.

Bırakamam gençler...

Ama emin olun saplantılı veya bağımlı bir insan değilim. O vazgeçilmeyecek bir insan da değil. Bırakmıcam çünkü başladığım savaşı bitirmek istiyorum. Bu Tanrı'ya karşı alınmış bir savaş ve sanırım O kaytarmaya çalışıyo. Beni yalnız bırakması sorun değil hatta bu daha lezzetli olacak. En azından bugüne kadar hayatıma giren en değerli insanı korumuş olucam. Şimdi olay daha da zevkli ve elverişli hale gelmeye başladı...

Kim kazanacak görücez. Tanrının sahadaki kuralları mı yoksa benim sapkın bilgilerim mi?

Ov Tanrım var olmamanı ne çok isterdim...

Cuma

Enderus Duracalus'un 28. doğum günü. Vatanımız milletimiz için hayırlara vesile olur inşallah


Selam millet,
Uzun bir metin yazmıştım aslında, olanları anlattığım ama yayınlamaya cesaret edemedim. 7 Aralık 2013 Ender'in doğum günü :) beraberdik. 6 Aralık cuma günü akşamı istisnasız her şey, böyle farklıydı, yumuşaktı, lezzetliydi, sıcaktı ve nedense huzur vericiydi... Onunla beraberken ağzım defalarca doldu ama bi türlü açamadım. Aslında amacım onu bütün gün mutlu etmekti ama aklımdakileri bir türlü anlatamayınca kendimi eğlenceye de veremedim. Olsun be, onun yanındayken hayat başka çalışıyor, tersine işliyor sanki. Yani şey, nasıl desem zaman kavramı durağanlaşıyor ilerlemeyi terk ediyo sanki. Ve öyle duruyor ki, her şey sakinleşiyo bütün sinirler, dertlerin, söylemek istediklerin... Bunların önemi kalmıyo ve sanki bu durgunluk anlamlanıyo ve sakin bi sonsuzluğa dönüşecekmiş gibi oluyo... Henüz çözemedim, o an düşünmekten ziyade yaşamayı tercih ediyosun. Çocuklar gibi. Sizce de öyle mi acaba?
Her neyse ona doyamıyorum. Bir insanın her zerresi özlenir mi? Her noktası ve her şeyi... Sadece yüzü ve bedeni de değil. Sesi, düşünceleri, tepkileri her şeyini özlüyorum. Kendimi başka şeylere veremediğimde ve şiddetle aklıma düştüğünde hasretinden boğulup ölecekmişim gibi geliyo. Bu kadarı fazla değil mi? Bi yerde bi hata var bu kadar sevmemeli insan. Sonra kendine zarar verebilir di mi? Ama ne yapayım dayanamıyorum ve ben sanırım onu hak etmiyorum. Yinede her ne olursa olsun şimdilik bırakmamaya kararlıyım. Nereye kadar gidebileceğimi merak ediyorum. Ah artık kendini yumuşak ve vücuda yerleştirilebilen bi şeyden yaptırsın ve onu şöyle içimin yani göğsümün en dibine yerleştireyim ya. Ancak öyle rahatlayabilirmişim gibi geliyo. Ya hiç rahatlayamazsam? Naparım lan :( Neyse, bakalım ne olcak...
Ha bi de sanırım o benden kurtulmak istiyo