Üstünden çok geçmiyo sen hislerinin gerçek olup olmadığını ona bi şeyler sorarak anlamaya çalışırken o soruları geçiştirip söylemek istediği zaman itiraf ediyor. "Hayatımda başka biri var"
Tarih 18 Ağustos 2014
Tamam diyorum bitti. Başkası olduğunu kabullenmek inanın çok ama çok ağır geliyo ama yinede bitti. Bitmeli...
İşin bu noktaya gelebileceğini anladığım bi akşam kız kardeşine mesaj attım geri dönmeyince merak edip face den ekledim konuştuk, dertleştik benimle hemen hemen aynı durumda olduğunu öğrendim ona destek olmaya çalıştım. Bana ayrıldığını söylemişti gerçekten üzülmüştüm. Sonra ben de abisiyle ayrıldığımda ona söyledim, bilmiyorum sadece o benimle durumunu paylaştığı ve bizim nasıl biteceğimizi merak ettiği için.
Sonuç daha da yaralayan gerçekler...
Hakettim mi? Onca çabama değdi mi? Ne geçti elime? Neler neler kaybettim? Tek kazanabildiğim ciddi anlamda derinden hissettiğim acı, acı ve acı.
Yaşadıklarımdan dersler çıkarmayı çok iyi biliyorum ama o kadar sarsıldım ki düşünme yetimi tamamen kaybettim, 2 gün konuşamadım, günlerce yemek yiyemedim, adam akıllı tek yapabildiğim ağlamak oldu.
Nefret etmek istedim hem de çok. Çok nefret etmek istedim...
Kız kardeşine çok şey borçluyum beni kendime getirebilmek için 1 saat dil döktü. Hatrımı sordu...
Neyse ki aile bunalımının içinden beni kurtarabilen gerçek kahramanım Yasemin oldu.
Ağustos 22 akşamı Trabzon'dan Ankara'ya döndük. 5 gün kaldık, gezdik, içtik biraz, biraz eğlendik, muhabbet sohbet derken çarşamba günü akşam 6 gibi İstanbul'a bilet aldık. Ben ciddi anlamda niyetli değildim gitmeye ama belki bi tokat atarsam rahatlarım diye düşünmedim değil. Hatta ilk günlerde hiç habersiz iş yerine gidip, tokat atıp masasının üzerinde ki monitörleri parçalamak o telefonunu duvarlara, olmadı sokağa fırlatmak sonra saçlarından tutup öbür kızın yanına getirmek, sonra iki tane de en sağlamından ona patlatmak. Dahası da var onunla hiç binemediğimiz vapura binmek ve onunla birlikte intihar etmek ikna olmazsa tek başıma atlamak. Bunu gerçekten yapmak istedim...
Ama gerçekte olan ise şöyle; 29 ağustos cuma akşamı kız kulesinin karşısında şaçma sapan bi ortamda çay içerken Yasemin eğer görmek istiyorsan ara gelsin dedi. Görmek istediğimi biliyordu. Bende aradım, açmadı. Kız kardeşini aradım, o bir ya da iki gün önce beni sevgilisinin durumundan haberdar edeceğini söylemişti ama henüz aramamıştı telefonu açtı konuşmaya başladık, anlatmaya başladı sonra beni sordu söyledim. Misafır etmeden göndermem dedi, gelmeye çalışırım dedim, çalışma gel dedi, peki dedim, özetle merakından mı neden bilmiyorum ısrarcı davrandı ve kapattık. Yasemin le konuştuk sen bilirsin dedi. İlk kez vapura bindik. Haremden Eminönü'ne geçerken Ender aradı durumu söyledim kapattık.
Ertesi gün Yasemin'le Avcılardan kalkıp Kirazlıtepe'ye geçtik ve nihayet o çok ama çok merak ettiğim Ender'in evine girdim. Biraz köy evi gibiydi. Küçücük göt kadar bi mutfak, kapının arkasında siniler, giriş kısmının duvarında kıyafetler. Balkonda yamuk yumuk duran tele asılmış çamaşırlar. Aslında büyük bi ev 3 katlı. Ama tipik şalpazarı evi eşyalar bakımından yani.
Neyse kahvaltı hazırlamaya koyulduk, patatesleri soymaya başladım bi süre sonra Ender aradı.
-Nerdesin?
-Alt kattayım.
-Gelsene yukarı.
-Tamam, ellerimi yıkayayım gelirim.
Sonunda!
Sonunda Ender'in odasını görücem.
Sonunda...
Bitmiş bir ilişkinin ardından, buna hala sevinmemin aptallığı da cabası...
Bitmiş bir ilişkinin ardından, buna hala sevinmemin aptallığı da cabası...
Ellerini yıka ve oturma odasından küçük boşluktan sola dön, merdivenleri çık, tekrar sola dön. Kaç tane olduğunu sayamadım ama tahminen 4 ya da 5 oda kapısı vardı.
-Ses ver!
Açılan bi kapı sesi arkamı döndüm, burdasın demek...
Ender:
-Sarılmıcak mısın?
-Sarılmam mı gerekiyo?
Amannn neyse salla vari bi hareketle içeri girdi.
-Gelsene.
Boğazım düğümlendi, kısa bi süreliğine nefes alamadım, gözlerim doldu, onun telefonu çaldı, sakinleşebilmek için arkamı döndüm ve biraz bekledim.
Konuşmasını bitirdi ve oturduk ve bana ne yapmak istiyosan onu yap dedi. Bende saçından tutup bi tokat attım. O güzelim saçlarını çektim, sadece öpmek istediğim güzel yanağına vurdum, biraz poposuna vurmaya çalıştım. Biraz olsun rahatladım ama yapmak istediğim bu değildi. Zaten ne kazandırırdı ki? Senin olmaktan çoktan vazgeçmiş birinde neyi değiştirirdi?
Biraz tartıştık hiç verimli bi tartışma değildi çünkü kafamı onun yanında hiç çalıştıramıyorum. Salağım yaa ben işte ondan. Hatıra kutularını gösterdi onun için çok değerli olan. Ve bundan ne çıkardığımı sordu. Sonra çok sevdiğini ama geçtiğini söyledi. Mesela benim için bir türlü geçemediğini söylemeyi akıl edemedim. Uslu uslu dinledim...
Sonra kızlar kahvaltıya çağırdı, indim bi şeycikler atıştırdım. Modeme bağlanmamız gerekti tekrar yanına çıktım. Bi film açmış, söz yerindeyse karşısına kurulmuş, yüksek sesle izliyo. Kapıya vurmamı bile duymadı. O şifreyi girerken ben kendimi tutmaya çalıştım ama olmadı. Yüzünü biraz mıncıkladım biraz sarıldım,döndüm. Çıkarken benden Ice Tea istedi. Sonra getirdim yanına oturdum, sonra oturduğu koltuğa geçtim, sarıldım, sarıldım, kokladım. Bütün gün orda kalabilirdim. Bütün gün onu öpüp, koklayabilirdim. Bütün gün suratımı o misler gibi kokan buynuna gömebilirdim. Sanki aç, susuz bile kalsam bütün gün onu sevebilirdim. Ertesi gün için ne yapacağını sordum "sen bilirsin, işler bana kalınca suçlu ben oluyorum dedi" Onu ne zaman, nerde ve hangi mevzuyla şuçladığımı hatırlamaya çalıştım ama gerçekten bulamadım neyse vardır belki bi şey deyip geçtim. Benimle görüşmeye pek niyeti yok gibi geldi ve çıkarken "eminim görüşmiceksin" dedim.
Kız kardeşiyle bi kafeye gittik bana mesaj atmış "Silivriye gidebiliriz" diye. İnternet paketim olmadığı için cevap yazamadım. Kardeşi benden yaz dedi bende "gidebiliriz" yazdım. O da kardeşine "Sana mı sordum götüm" diye cevap verdi. Gülüştük..
Kardeşine hazırlanma mı söylemiş. Beni 11 e doğru aradı ben Çorlu'dayım tabi. Bende döndüğümde sana haber veririm ona göre bi şeyler yaparız dedim. 2 arabasıyla Avcılara döndük ona söyledim hazırlandı bende üst baş satın aldım, duşumu yaptım, hazırlanıp çıktım. Avcılara varmak üzereyken beni aradı ve gitmesek mi tarzında bi şeyler söyledi bana saçma geldi çünkü onca yolu gelip bi şey yapmadan dönmek... bilemedim.
Neyse yanına geçtim devam ettik Silivri'ye doğru. Çorludan dönerken Silivri, Avcılar arası bir saat tutmuyordu ama Mocamp daha fazla tutuyormuş. Bi kaç araç değiştirdikten sonra ancak varabildik. Bunun sorumlusu ben oldum. Orda patates kızartması yedi, birer ıce tea içtik. (Ice Tea benim için artık içki gibin bi şey oldu :) ) Sonra döndük, denize girebilmek için bikini giymiştim oysa, neyse uçtu gitti. Ondan bana bi hatıra kalması için video çekecektim o bir şeyler atıştırırken aklıma geldi aslında ama "yemek yiyorum çekme şunu" deyip kızmasından korktum ve o yedikten sonra çekerim diye düşünmüştüm ama kalkalım dedi ve kalktık. Yolda intihardan bahsettik bende neler yaşadığımı ucundan anlattım ve suçlu yine ben oldum, olayları büyütüyormuşum. Bu yetti bana ve gerçekten öyle mi yapıyorum diye düşünmeye başladım sonra sıkılıp hiç bi şey düşünmemeye çalıştım. Onun deyimiyle anı yaşamalıydım bu yüzden biraz boynuna yapıştım ama bu an kısacık, çok kısa, bu kısalıkta ben nasıl doyabilirim. Olmuyo amk. Neden beni sürekli bıraktığını sordum anlamazsın dedi. Anlat dedim tekrar tekrar. Verdiği cevap "o köpürtmesi". Sonuç onu anlayamayacağımı düşünmesi ya da anlarsam ortaya çok hoş şeyler çıkmayacağını bilmesi. Beni Kevser'in evinin önüne kadar bıraktı bırakırken biraz azdı sonraki akşam başka biriyle birlikte oldu.
Hayatımda ki en büyük mutluluk ve huzur, yalnız kalmak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder