Cumartesi

Ask for the moon...


Kendime olan 'aslında bir türlüde var olamayan' özgüvenimi aldı benden. İmkansıza düşmek...
Ne bedenimi ne suratımı seviyorum. Sağ olsun başkaları benden çok seviyor. Kendimi güzel alımlı bir kız olarak hiç görmedim. Dolayısıyla başarım farklı alanlarda oldu, bilirsiniz işte çirkinlerin kariyer yapması gibi. Görünüşe takılmadığımdan dolayısıyla farklı şeylere zaman ayırdım hep. Çalışmalarım, kitaplarım, bilgisayarım, bir kaç etkinlik, kurslar böyle şeyler. Dolayısıyla sadece duş almak bana fazlasıyla yeten bir bakım türü. Temiz olmak yeterli işte. Zaten kendine böyle bakan biriyim, şimdi bazen sadece yok olmak, toprağa karışmak, belki ona bile karışıp zarar vermeden havada sadece toz olmak istiyorum. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmedim. Özgüven ne ki, ben sadece hayata kafa tutmaya çalışan, arada eylemlerle baş kaldıran ama diğer taraftan sanki kapitalizmin daha çok azması için onu istemeden besleyen saçma salak bir insanım işte. Şimdi ise kendimi tanıyamıyorum kimseyi rahatsız etmek istemiyorum ve Ender'i severken yok olmak istiyorum sadece.

O canı isterse ben her şey oluyorum canı istemezse de hiç...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder