Cumartesi

Yıpranmış Otobüs

Neden bilmiyorum yeni gelen belediye otobüsleri yerine en eski, en külüstür ve en gürültülü otobüslerle gitmeyi daha çok seviyorum. Sanki geçmişe yolculuk yapıyorsun. Kapı üstünde düğmeler, rahatsız eden koltuklar, açılmayan camlar... Onlardan birine bindim arkaları severim, inmesi kolay, yoğunluğu da daha az oluyor çünkü. Bu sebepten arkalardan yüz yüze bakan 4’lü koltuklardan birine oturdum. Otobüs boş sayılır. Bir sonraki durakta binenler oldu ve ben neredeyse öylece ağlamak üzereyken biri önümdeki koltuğa oturdu. Baktım, sonra tekrar baktım. Çok açık tenli, hafif sarı keçi sakallı, yakasını ortalayan bir beni var, elleri düzgün, parmaklar uzun ince, çene kemiği köşeli, kaşları tam olması gerektiği gibi, saçları sık ve düzgün kesilmiş. Deri ceket, geniş omuzlar ve uzun bacaklar. Sonra yüzüne bir kez daha baktım. Her zamanki klasik şey oldu, böyle bir portre kağıt üzerinde nasıl durur fikri yüzündeki bütün kusurları görmenizi sağlıyor. Sonuç artık zevk alamıyorsun, tanıştığım bütün yakışıklılarla durum hep böyle oldu. Tamam, ilk bakışta cennete düştüğümü zannediyorum ama tekrar baktığımda hiç bir şey yokmuş ya la diyorum. Sadece yakışıklı işte sonra bakmak bile istemiyorum. Konuşurlarken çok iyi gözüktükleri ve dinlerken zevk alarak dinlediğimiz kesin ama söylenenlere baktığımızda yetersiz yada o havasıyla kurulan cümleler acayip itici. Bunun farkında olmadıklarına önce kendilerini inandırmalı sonra profesyonelce oynamalılar. Üstlerine başlarına dikkat etmeden özensizce. Gerçek erkeği buna yakın durumlarda görebiliyoruz aslında. Ender'se salaş bir paspal değil, gerçek anlamda paspaldı. Değişti mi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder