Cuma

akşam yine geç yattım ne yapıyorsun derseniz ki kime anlatıyorum. neyse gelen grafik işlerini yapıyorum. sonra elimin altındaki kitapları kurcalıyorum işte son zamanlarda da buraya yazıyorum, aslında yazmak rahatlamamı sağlamanın yanı sıra mevzuyu uzatmama da vesile oluyor ama unutmak isteyen kim tadını çıkara çıkara yaşamak istiyorum. onunla yaşasaydım tabi her şey daha anlamlı olurdu. bazen bunu da düşünüyorum ama elimden bişey gelmiyorsa ne yapabilirim. sadece bir gün nasıl olduğunu sorarak sesini duymak istiyorum, bu sadece nefesini duymam için bahane. aslında çok merak da ediyorum nasıl olduğunu. ama eminimki iyidir unutmuştur herşeyi. mutluysa sorun yok. bayağıdır albüm indirmiyormuşum onu fark ettim eksik olan albümlerle uğraşıyorum falan filan.. bunlar dışında web işine de artık ciddiyetle baksam iyi olacak Mücahide'yle çok hayalimiz var aslında geliştirdiğimiz fikirlerin birini bile yapsak sektör oluşur. o kadar iyi olduğunu düşünüyorum ama çok uğraştıracak işler her yönüyle. neyse film izleyelim dedik kardeşimle başladık fakat sonunu getiremedik hadi kendimi bu aralar geçiyorum ama kardeşimin izlemesi gereken o kadar film var ki. harddiskler hocalarının tavsiye ettikleriyle dolu ama kızımız çok gevşek davranıyor, hadi hayırlısı.
sabahın 9 unda aldığım bi cuma mesajı canımı iyice sıktı. hem dini, hem aşk içerikli kapatıp uyuyabildim mi? Hayır. hemen cevap yazdım üstelik durumu mu bilen, yıllardır bana bütün aşklarını anlatmış sonrada dönüp bana sen nasılsın dememiş, korkusundan bizi yanına emri vaki aldırmış biri. oturup konuştuğumuz akşam ilk kez ciddi anlamda ona kendimi açmıştım bide. hatta ilk kez ona hoşlandığım birinden bahsettim. yıllardır arkadaşız bakim 9-10 yıldır arkadaşız lan ve daha önce hiç aşktan bahsetmedim üstelik ona. mesajı görünce gerçekten kötü oldum ve yanıtladım
 "bunlar normalde, ya boka konarsak ne yapmalıyız"
aslında bunu sırf onun mesajından duyduğum rahatsızlıktan yazdım. lan sen benim derdimi biliyorsun nasıl böyle şu şunu sevmiş şu efendimiz şuna şöyle bakmış şu peygamber şöyle demiş bu ne arkadaş bana nispet mi yapıyorsun tamam bu aralar sende aşıksın yerinde duramıyorsun çünkü seninkiyle işler iyi gidiyor ve olmaması için bir engel yok ama mesajı atarken azcık beni düşünemez miydin? tamam belki de iyi niyetle yazdın bana yazdığı cevabı okuyunca da şok oldum.
"Ama neydi söyle"
 lan bilmiyo ya o kadar zırlıyorum aylardır beni her aradığından "kötüyüm ben Esma biliyosun işte" derken ben. demek o bişey bilmiyormuş. lan kaç yıldır arkadaşız ve sen küçük ya da büyük iyi ya da kötü ne kadar derdin varsa ben seni  kulaklarımı açarak dinledim. sen beni hiç dinlememişsin vay arkadaş neler oluyo yaa.


aslında buraya yazmak vakit aldığı kadar bazı şeyleri fark etmemi de sağlıyor. sabah ne yediğini unutan benim gibi biri için beyin jimnastiği ve her şeyi ayrıntısıyla hatırlamamı analiz etmemi de sağlıyor.
neyse mesaj krizinden önce Kamilcan'ın öpücüğü hatta salyaları ve kucaklaşmalar vs. annesi babası onu hastaneye götürmek için gelmişler. ama yataktan kalkmadım. neyse sonra başka misafirler ve mecbur kalktık.

19-18 yaşındaki insanlarda mı yuh bu insanlar neler yapıyor sabah sabah şok oldum valla. bizimkiler gerçekten ermiş geni taşıyor.

annemle hastaneye gittik mr sonuçlarını aldık doktoru izinliymiş iş pazartesiye kaldı umarım sonuçlar iyi çıkar.
dolmuşta Ender'i ona acıdığım için sevip sevmediğimi düşündüm. hayır tek sebep bu olamazdı. hem neden acımalıyım ki kendi bildiğini okuyan bi insan sonuçta.
sonra babama ilaç yazdırmak için sağlık ocağına gittik. oradaki bayan doktorun tavırlarından hiç hoşlanmadım. diliyle tamam ver yazayım diyordu yüzüyle bunu zorunda olduğum için yazıyorum istediğim için değil gibi bi ifade sergiliyordu. sonra doktorun içerideki odasından hastanede görevli teyzelerden biri çıktı biraz çaprazımda bulunan kapıyı açtı ve bana baktı. durdu baktı baktı bende güldüm. sonra eğildi ben oturuyordum, sağ bacağıma bi kaç kez vurdu ve mp3 ümü göstererek "onu da elinde tutma buraya tak" deyip güldü. sonra "bu gençler hep böyle kanser olacaksınız kanser" dedi, güldü. bende "teyzecim bu telefon değil ki sadece mp3 bişey olmaz" dedim. oda gülerek gitti sonra kadından duyunca annemde huylanıp tekrarladı ona da açıklamamı yaptım. o sırada super junior'dan ıt has to be you'yu dinliyordum.
sonra eczaneden ilaçları aldık. yuh yaa ilkokul görünümündeki çocuklar askere gidiyo lan. o nasıl bi şeydi bizim hısımın oğlunun 4 arkadaşı bunların üçü bücür ve hepsi askere hazırlanıyorlarmış nasıl bişey anlamadım. bunların gübrelerine ne veriyorlar ya hep mi market lan?
neredeyse hurda bir aracın içinde utanarak oturan bir kızı görünce aklıma neler geldi...neyse o arada bir sürü bişey oldu bizde markete girdik annem misafirlere içyağ almayı unuttuğu için geri dönmek zorunda kaldı beni poşetlerle eve göndermek istememesine rağmen ben ısrar ettim. neyse eve girdim bizim kız ağzı kulaklarında kapıyı açtı. aldıklarımızı yerleştirdim.annem bir akrabayla geldi. sonra tüm evi süpürdüm. saadetle tanrı,aşk ve bizimkiler üstüne kurulu bir sohbet sonra Saadet'ten beklenmeyen sözler:
senin ailen benim ailem olabilir ama sen benim ailem olabilir misin?
ne yazık ki bizim gibilerin karşılaştıkları bir sorun. daha fazlasını da konuştuk. hiç esnetilemez dediğimiz düşünceler bi bakmışız ki yok olmuş. ağır aksak ilerliyor olsa da belki bugün yaşadığım sorunların hiç biri 20 yıl sonra yaşanmayacak. o 20 yıl sonrası yarın gelebilse keşke.

babam geldi. annem ben maillerime bakarken sofrayı hazırlamıştı bile. anne çorbasını, anne taze fasulyesini özlemişim gerçekten. annem fasulyesini kendi yetiştirir o yüzden tadı başkadır. her türlü başka sanırım.
neyse teyzemler de olan dayımların ısrarı üzerine kalkıp hep beraber teyzemlere geçtik. Emre'den sonra bana en uzun sarılan ikinci kişi teyzem oldu yavrum diye diye sarıldı valla. bende zaten istiyorum ölümüne bende sarıldım. :) sonra şöyle bi soru "çok zayıflamışsın yemek yemiyor musun?" aslında zayıfladığımı düşünmüyorum ama boşver.
 çay faslı uzadıkça uzadı 4 demlik çay yaptık yine yetmedi ya. neyse teyzem haşlama yapmaya başlayınca millet tadından içmeyi bıraktı. zeki kadın vesselam.
sonra Saadet'le yine muhabbetin dibini gördük. bu kez mevzu Saadet'in kişiliği ve benim içinde bulunduğum durum. ne kadar aciz olduğumu, aşık olan kadınların erkeklere nazaran göze çirkin geldiğinden bahsettim o da hak verdi. bildiğin bir şeyi başkalarından da duymak bu kadar kırabilir miydi?
herşey doğa meselesi kadının doğası ve erkeğin doğası. sanırım erkeler umursasalar bile göstermiyorlar mesela kuzen içten içe gülüyor ama bize göstermiyor arkasını dönüyor. kızların anlattıkları örnekler sorulan sorulara cevap vermeyen erkeklerle dolu o kadar varmış ki ben ilk kez birine rastlamışım.
hepsinin cevap vermeme nedenleri de farklıdır belkide ama cevap vermemeleri iyi yada kötü kendilerini bişey söylemekten çekme ihtiyacı.zor bi durum olmalı onlar için yada fazlasıyla basit.
bi ara balkona çıktım. yüksekte olunca manzarayı da görünce bazı şeyleri yapabileceğini ve yaparsan içinde bulunduğun durumu değiştirebileceğini bilmene rağmen yine de yapmıyorsan bu gerçekten güçlü olduğunu gösterir dedim kendi kendime ve içeri girdim çünkü bayağı esiyordu.
yeni bi animeye başladım. kendimi vermekte çok zorlanıyorum hatta bi çok yerini kaçırdım ama Allah'tan bi sonraki bölümün başında özetini veriyor :) başından kalkınca eskisi kadar zevk almadığımı fark ettim ama yine de bitirmek istiyorum eski hayallerime geri dönebilmek için. normalde ne kadar film, dizi, anime, manga varsa üstlerine atlardım. senaryoları, oyuncuları yada çizimler, karakterler her neyse hepsi bana fikirler verirdi. hatta kendi senaryolarım için oluşturduğum karakterlerle yaşıyordum. her içine girdiğim durumu tek tek o karakterlerin tavırlarıyla analiz etmek zevk veriyordu. şimdi hiç aklıma bile gelmiyorlar. oysa tezle birlikte onların çizimlerine de başlamalıyım.
gün içinde kaç kez onu sevdiğimi tekrarladığımı bilmiyorum. zamanla iyileşeceğim en fazla 3 yıl sık dişini fatma. ama yinede yinede  çok seviyorum. artık bıkmalı ve sogumalıyım. sanırım bu çocuk benim için kadife eldivenler içinde demir çubuklar kullanıyor.

Lütfen Tanrım
Yalvarırım
O değerli insanı özledim.
Tanrım
Canım acıyor.
Bugün de onu bekledim.
Ama o hiç gelmedi.
Bir isteğim var Tanrım beni kurtar.
Tanrım
Artık benim için çok geç
O çocuk belirsiz gökyüzünde kayboldu.
Elveda, Bebeğim, elveda.

buda benle aynı durumda. ama arkadaş elveda ne yaa salaklar zor bulunan bişey bu kadar kolay bırakılır mı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder