zaman sen nelere kadirsin.
bu demek değil ki istemiyorum ya da düşünmüyorum. kolay kolay geçmez fakat artık onunla yaşamak sorun değil aksine mutluluk kaynağı oldu diyebilirim. bu kadar düzelebileceğimi gerçekten tahmin etmezdim. bugün çok hareketli geçti. gerçi ne zaman bu evde monoton geçiyor ki. tüm gün başım döndü hala dönüyor ama mühim değil. artık başım ne kadar dönerse dönsün düşüncelerim çılgın gibi yerinde durmamazlık etmiyor bu yeterli. zihinsel dinginlik gibisi yok. hala çok seviyorum hala merak ediyorum ama artık sorunlu bi merak değil sanırım beni mutlu eden bir merak.
daha yeni yazmıştım günlük gibi yazmak istemediğimi ama bugün neler olmadı ki :)
arkadaşlarımı çok seviyorum bu kızlar gerçekten manik depresif ilacı gibiler, herbiri ayrı bi dünya. bunalımıma iyi geldiler. bugün annemin sonuçlarını doktora gösterdik. dahiliyeci geri zekalı doktor sen de kiss var, fıtık var, hemde iki tane, sinir sıkışması var deyip saydı da saydı. anasını satayım sonra ben röntgenlere bakmıcam beyin ve genel cerrahiye gidin dedi. neyse gittik sıra bekliyoruz ama nasıl kötüyüm anlatamam. lan diyorum oturup sabah akşam elalemin bi piçiyle yaşıyorsun annen neler çekiyor haberin yok. bide doğru düzgün gösteremese de senin üstüne titrerken. şimdi ne yapmalıyım? neden ilgilenmedim ki? ondan başka seni düşünen var mı? aklımız hangi durumlarda başımıza geliyor işe bak. sonra yine bi aptal gibi sevgimi savunmaya çalıştım kendi kendime. ama elimde değildiler,daha önce yaşamadımlar, ölmek istedimler, her boka ağlar oldumlar,ben böyle değildimler,ler ler ler... neyse beyin cerrahına girdik adam belindeki kisti göremedi yok iyi ki ameliyat olmamışsın dedi. fıtık için küçük, ağrın yoksa ameliyatlık bi durum değil dedi. boyundaki de çok küçükmüş çok yorarsa nüksede bilirmiş hepsi bu. sonra esas sorun için genel cerrahiye karaciğerdeki kisti baktırmak için girdik. adam burda bişey yok her korktuğunda hastaneye gelme dedi çok küçük bişeymiş ve sadece kontrol edilmesi gerekirmiş 6 ayda bir uğra hepsi bu. çıkınca nasıl nefes aldığımı bi ben bi annem biliyo. sanki üstümden tonlarca yük kalktı.
sonra arkadaşlarla haberleştim meydana geçiyorlarmış bende atladım geçtim yine sanat sokağında beklerken onca insan var hemde hepsi erkekti. hepside benim gibi oturuyor bi genç geldi ve bana Türkiye Gençlik Birliğinin nerde olduğunu sordu. bende hemen "tam adamına sordun gel seni götüreyim" dedim kızlar henüz kemeraltındalar onlar gelene kadar büroya geçip gelebilirdim öyle de oldu. çocukla tanıştık büro kapalıydı 12 gün Trabzon'da kalacakmış bu süre zarfında aktif olmak istiyormuş üstelik Balıkesirli bi liseli. sonra telefon numaralarımızı paylaştık. daha sonra başkalarıyla da tanışmak istediğini insanları toplayıp toplayamayacağımı sordu yaa neyse bir sürü mevzu geçti. bende Servet'le tanıştırırım seni yarın dedim. bakalım yarın Servet ben ve Emre buluşucaz ama bana bi mesajında ailevi bir sır vermek istediğini söyledi :P bu ne ya bugün sır verme günü mü? ama merak ettim ne söyleyebilir ki? yarın öğrenicez. bu arada Servet'i de görücem onun gibi sevimli bi delikanlı tanımadım kafa yaa...
benim cafe ye gittik. Neşe abla işten çıkmış onu göremedim ama Şeyda ablayı, Selim abiyi , ooo hele Yasin abiyi, Ahmet abiyi hepsini gördüm konuştum üstüne. kızlarla da erkeklerin kullandığı taktikleri uzun uzun konuştuk valla bugün ilginç bi şekilde masanın ana konusu erkeklerdi. daha önce de konuştuğumuz olurdu ama sorun odaklıydı. çok da zevkli mevzular açıldı ki keyfimize dicek yoktu her telden çaldık süper oldu. Balıkesir mevzusu hele... ama kızlar nafile, vallahi nafile ne söylerseniz söyleyin sizi anlıyor olmamda mevcut durumu değiştirmiyor. haa belki başta soğucak gibi oluyorum ama yok arkadaş feriştahı gelse yine yok belkide sadece zaman geçmeli.erkeklerin moronlukları, öküzlükleri, her şeylerini konuştuk nasıl kalas olduklarını ama belli ki masada Kevser dışında herkes dertliydi Yaso ve Beyza'nın durumu biraz bana beziyor ama onlarınki daha sağlıklı bence. Merve'yi tam çözemedim ama belli ki dertliydi, Aslı zaten aşmıştı.sonuç olarak hepimiz Egeye gelin gidiyoruz.
biri bana durmaksızın Okan'nı mı hatırlatmak istiyor :)
insanlarda çok tuhaf, ucuz dizi filmlerdeki fon müzikleri gibi sürekli duyguları değişiyor. düşünceleri anlıyorum da içinizdeki bu hız nasıl olabiliyor? Ya da bunlar sadece düşünceden beslenen şehvet gibi geçici ihtiyaçlar mı? bu durumu hızlandırmak için açılmış beltek kursları yok mu?
anam yaa olaylar olaylar olaylar hiç bi yer durulmuyor. yol macerasını atlıyorum. ev yine kalabalık yine kendi işlerim yattı. ama Yarabbim bu ne ya gün sonu aldığım haber beni şoklardan şoklara vurmaya yetti. ortalık Dallas'a dönmüş. biz valla gözümüzü kapatıp saftirik saftirik uyuyormuşuz yıllardır. bu ne lan? noluyoruz? kendinize gelsenize? insan bu kadar mı geleceğini düşünmez. sırlar paylaşılmak için var galiba. Ender'in çüküne köle olayım lan. buralarda kimin çükü kimin gtnde belli değil. vay be bak sen şu işe.
anne sen bana sarılmak istediğini söylüyorsun ama aynı evin altındayız gelip sarılamıyorsun bile. bende Ender'e sarılmak istiyorum aynı metre kare içinde olsaydık onu kucaklamadan 1 dk durur muydum acaba.
ben bu şarkıları dinlerken nasıl ağlayabilmişim o kadar huzur verici ve neşeli şarkılar ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder