İnsanın algılarıyla bildiğini sandığı bir Evren vardır.
Mehtapsız bir gecede kafanızı yukarı kaldırmanızla görebilirsiniz onu.
Algılayamadığınız ama bildiğiniz başka varoluşlar da bunun içindedir. Gama
ötesi ışınlar, kara delikler gibi…
Bilmediğimiz ama sezdiğimiz başka evrenler de var mıdır?
Bambaşka âlemlerin bambaşka varoluşları.
En kıdemli düşünceler bu soruya ya evet ya hayır diyor.
O zaman en kıdemli düşünce Tanrıdır.
Bu bilinmezlikler değil mi hayatı yaşanabilir yapan. Hayatın
anlamını bilseydik nasıl yaşardık? Yaşayabilir miydik? Kesinlikle hayır. Hayata anlam yüklememize vesile olan kişinin A kişisi değil de E kişisi olmasının altında yatan anlam. Bunu bilmeli miyiz?
“Evren kendini deneye sınaya kurmuştur. Bir Tanrı ya gerek
yoktur” derler. Bu evrenin sadece nasıl kurulduğunu anlatır. Neden kurulduğunu
anlatmaz. Bu soruya bilmiyoruz, bilemeyiz, bilemeyeceğiz gibi cevaplar
verildiği müddetçe, Tanrıya en kıdemli düşünce olarak tekrar tekrar
başvurulacaktır. Oysa neden sorusunun cevabı bir karşı soru olmalıydı ki
sonsuza kadar rahat edebilelim.
Bilmeli miyiz?
Hayır.
Öyleyse?
Yiyelim, içelim, uçalım.
O zaman sevgilinin kulakları oyalanmak için hiç de
fena bi yer değil.
Tanrı tüm doğanları hayat, ölenleri ise cennet vaadi ile kandırıyo valla.
Keyfimce yaşıyorum, demek ki haklıyım. Descartes var olmak için düşünmek yerine haz duysaydı, insanlık 5 yüzyıl kaybetmeyebilirdi.
Haz duyuyorum yada keyif alıyorum o halde varım. Bence daha mantıklı.
Tanrı tüm doğanları hayat, ölenleri ise cennet vaadi ile kandırıyo valla.
Keyfimce yaşıyorum, demek ki haklıyım. Descartes var olmak için düşünmek yerine haz duysaydı, insanlık 5 yüzyıl kaybetmeyebilirdi.
Haz duyuyorum yada keyif alıyorum o halde varım. Bence daha mantıklı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder