Salı

Trabzon'a gelirken evdeki en depresif insanın ben olacağımı düşünmüştüm. ama öyle görünüyor ki evde benden başka ölmeyi düşünen psikopatlar var.
kardeşim babam ve ben bi mağazaya girdik istediğimiz tabletin olup olmadığını bi bayana sordum yanındaki çocuk "burda buyrun" dedi ve ne sorduysak cevapladı. derken cana yakın bi şekilde bizimle ilgilenmeye başladı. sonra ödeme işlemlerini babam konuşmaya başladı o esnada başka cana yakın ve sempatik bi eleman geldi iyi ve ilgili davranmalarını işleri gereği anlıyorum ama arkadaş babamın arkasından vınn işlemlerini açıklarken göz kırparak neden anlatıyorsun ya? bi yerlerde bi şeytanlık var. neyse takılmadım ama dövmelerine iyice baktım sol kolunda kesik izleri vardı ve üzerlerine dövme yaptırmış ama çok yakışmıştı diğer kolunda da spiral şeklinde dövmeler. gerçekten farklı bi hava katabiliyor daha önce yaptırmayı düşünmüştüm fakat vücuduma kazıttıracak kadar değerli bi sembol veya anlam bulamadım. ama hala arıyorum...
neyse gün içinde kavga gürültü oldu. ama ben Ender'le yaşıyorum her şeyi. çok şey düşündüm. neler neler... bi nebze olsun rahatlıyorum sanırım.
çok az uyuyorum dolayısıyla yatağa yatmak istediğimde uykusuzluktan bişey düşünemiyorum. bu inanılmaz güzel bişey eğer erken yatıyor olsaydım durmadan Ender'i düşünür ve uyuyamazdım ki bu evreyi atlattığımı düşünüyorum. neyse bi ara bizimkilerin krızine sırtımı dönerek sadece yatmak istedim. hiçbirirni umursamadım. zaten kişisel değiştirilemez tavırlar olduğu için üstelemek hiç bişeyi değiştirmezdi.bende üstelemedim. belki 10-15dk kestirebilirim diye düşündüm, gözlerimi kapattım. Ender'in evde biyerde olduğunu düşündüm, içerlerde bişeyler yapıyor olmalıydı. böyle bi düşüncenin verdiği huzurla uyumak istedim. saat 17:07 gibiydi.. ama daha buçuk olmadan
annem: kalk sofraya, açlıktan ölüyosun kalk sonra gene yatarsın
tamam anne siz yiyin ben biraz daha kestireyim sonra yerim.
bunları bir an önce gitsin az daha uyuyayım diye hızlıca söyledim ama nafile. o gitti kardeşim geldi.
abla  hadi yemek yemeye kalk hadi
tamam git
hemen arkasından babam
kalk kızım hep beraber yemek yiyelim hadi sonra yatarsın
tamam baba siz yiyin ben sonra yerim
sonra bi azar
bi kerede birlikte yesek nolur yani. hep beraber yiyelim kızım sende kalk yaa.
anam gel şimdi uyu lan 15 dk uyutmadılar kalkınca sanki yatabileceğim de onlar da gayet iyi biliyorlar bunu.
kalktık yedik bişeyler sonra babam hısımlara geçelim onları buraya çağırırsak ayıp olur, onları da görmeniz lazım deyip kaldırdı bizi.
gittik herkes maç izliyo. bende tam televizyonun karşısındayım ama tam olarak orda olduğumu söyleyemem herkes bir sürü yorum yaptı hiçbirini dinlemedim ve sadece bişeyler düşündüm ne düşündüğümü de bilmiyorum sadece kimle ilgili olduğunu biliyorum. sonra kardeşimin bana doğrudan bişeyler sormasıyla kendime geldim konuştuk biraz eğlendik 1461 de gayet iyi bi takımmış Konya'yı 4-1 yendiler sanırım yada öyle bişey...
bi ara boş boş oturup telefonumdan mesajları silerken aklıma bilgisayarcı da ki çocuk geldi hemen kardeşime söyledim o benden beter deli kız yaa ama nasıl mutlu oldum anlatamam. aralığın 5 den beri muhtemelen daha eskidir ama bazı şeyleri söylediğim bi tarih olduğundan söylüyorum o tarihten itibaren hiç başka birini düşünememiştim, istesem de olmamıştı. bence bu güzel bi gelişme.
birinin senin üzerinde kurduğu esaretten kurtulmak ve bunu sen değil zaman sağlıyor bu mükemmel bişey ama bu kadar kolay değil aklımı durmaksızın kurcalayan bi insanla bağlarını kolay kolay kesebilecek bi insan değilim. saplantılı mıyım sanırım evet düşüncelerimi bir düzene sokamıyorum hatta sağlıklı düşünemiyorum da. çoğu zaman bunun farkında olmam da bi şeyi değiştirmiyor ama yıllardır bulamadığım bişeyleri çok alakasız birinde bulabiliyorsam bu bırakılması gereken bir şey değildir dimi? mesela lastik tokalar...
eve geldik ki kimse yakamı bırakmadı elime tableti tutuşturup sorunlarını çözmemi istediler bende bilgisayar doktoruyum ya. bir de hemen.
 kızım bak şuna.
 abla şunu sen yapacaksın!
neden?
çünkü sen aldırdın?
sanki kafanıza silah tuttum sen gel bikaç yıldır bana bilgisayar alın kamera alın de bilgisayarımı verince de ağır bu taşınmıyo ben böyle bişey istemem de o zaman saadet sana tablet alalım demekten başka ne diyebilirim. hemde sürekli" abla sen söyle ne alayım?" diye soruyosun.
bunları ona da söyledim tabi ama "abla beni uğraştırma" dedi...
neyse 3 veya 4 saat tabletin internet bağlantısıyla uğraştım herkes beni dinlese her şey ne güzel olacak müşteri hizmetlerinin çalışma saati değil ama bizimkiler bir an önce her şeyi halledilmiş sorunsuz bi bilgisayarı ellerine almak istiyor. insanlar neden bu kadar sabırsız ki. benim teknoloji işinden öğrendiğim en büyük faktör de sabır olmuştur hep. grafik işlerinde neler çekerdik.
neyse ki herşey zamanla  halloluyor. bi de kaskosu var neyin telaşi anlamak mümkün değil.
bizimkileri zor yatırdık. gece ise animenin gözüne vurduk. marketten alınan kuru incirler leş gibi.
böyle bir durumda insan her şeyi ona vuruyor, onunla kıyaslıyo, onun gibi düşünmeye çalışıyo ooohhooooo bi liste çok uzayacak en iyisi hiç girmeyeyim.

Şuan genç bir kızım
Bir kemanın notalarına benzer iç çekişim
İlk kez aşık oldum
Ama hala kim olduğunu bilmiyorum.
İlk kez böyle hissediyorum
Senin de ilk seferin (hiç zannetmiyorum.hatta sefer bile değildir. gelip ona aşık olduğunu söyleyip giden biriyimdir onun için. hoşlanmış olması neyi değiştirir.)
Gözlerinden anladım.
Uçuşan kiraz çiçekleri gibi
Eve gitmeliyim
Ormandaki bir duraktayım
Ama seninle gitmeyeceğim
Bedenlerimiz birbirine dolaştı.
Aşkın gölgesi
Işığın büyüsü
Davetkar dudaklar
Tekrar Tekrar sevmek gibi
Birbirine kenetlendi
Hey, Tanrım
Biliyorsun
Tanrım
Kötü bir kız olmak istiyorum
İyi bir kızdım, usandım.
Yalvarıyorum
İblisimi bana bırak!
Bir kereliğine kötü bir kız olursam
Eve gideceğim
Uçuşan eteğimle
Geri döneceğim
Cumartesi güneşli bir gün olacak.
Artık Tanrıyım!...

sinopsisim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder