Salı

Sabahın köründe can sıkıntısından yol boyunca telefonumu karıştırırken bir de ne göreyim Ender'e gönderdiğim ve en sevdiğim mesaj yok. Silinmiş. Aradım taradım valla yok. Sabah sabah nasıl moralim bozuldu anlatamam, hemen suçluları aramaya başladım. Ama kendimden başka kimseye kızamadım. Neden bırakırsın ki telefonunu evin ortasında? Sonra içimde uyanan "Ender seni seviyorum. Valla billa seviyorum" deme ihtiyacı. Bunu bana kim yaptı? ben onu seviyorum ama, ağlamak üzeriyim. Dokunsanız yaygarayı basıcam orda. Kendimi tutamıyorum, moralim yerle bir, sıramı aldım içeride fenalıklar basıyor o soğukta dışarı çıkıyorum ama üşümek kesmiyor. Sadece üşümemeliyim, donmalıyım çünkü eğer donmazsam içimden gelenleri yazıp yazıp göndericem. Tam yarım saat kadar bankta üşüyerek oturdum, bi 45 dk kadar da bütün polikliniklerde durmadan turladım.Sıram gelmiş olabilir geri döndüm ama hâlâ gelmemiş. Beklemek zorundayım, kapıya yakın bir koltukta neredeyse titreyerek oturuyorum. Arkadaş yok ya, o an biri beni alıp yerden yere vursa gıkımı çıkarmam. Daha fazla dayanamıcam onu sevdiğimi değil de o anlama gelebilecek bir şey yazmak istiyorum. Hem gerçekten ölümüne de merak ediyorum bundan iyisi olmaz diye düşünüyorum ve hemen yazıyorum. "Hâlâ bel ağrısı çekiyor musun?" Yok bu olmadı ayrıca yazmamalısın. Siliyorum. Yok yok yazmalıyım, tekrar aynı cümleyi yazıyorum. Bu saatte atarsam rahatsız olabilir. Siliyorum. Bekle fatma bekle. Tamam yazma işte böyle. Mp3 ün şarjı yolda zaten bitti. Çantama okuduğum kitabı atmadan çıkmayan ben, evden aceleyle çıktığımdan almamışım. Uyu sen en iyisi uyu, duvar kenarında tekli bi koltuk var geç ve uyu. Geçiyorum, kafamı duvara yaslıyorum, uykum var aslında ama bunun yerine cümleyi tekrar yazıyorum. Aklıma bi kere yazma fikri girdi, iradeymiş, yemişim iradeni. Evet iradesi zayıf bir insanım ben deyip aynı cümleyi tekrar yazarak gönderiyorum.

Huuuhhhhhhh raaahhhaaatttlllaaadddııımmm. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini hatta anlamsız bulacağını biliyorum ama tutamıyorum kendimi, gerçekten tutamıyorum ve sonra acaba şimdi ne düşünür diye kafamı yemekten başka bir şey de yapamadım zaten.

Onu hatırlamam için telefonumdaki veya maillerimin arasındaki yazışmalara ihtiyacım yok çünkü hiç unutturmuyor ki imansız kendini.

Yanımdaki koltukta oturan sevgililerden kız olanına yerleri temizleyen görevli sert ve sanki yaptığı işin mahcubiyetiyle dövmek ister gibi "kaldır ayağını" dedi ben bile o ses tonuna içerledim sevgilisiyse gıkını çıkarmadı. Lan biri Ender'e benim yanımda öyle bişey yapsa gebertirim la adamı. Sonra kafamdan atamadığım, düşündükçe bunaldığım Ender'den kurtulabilmek için kurduğum, günü birlik arkadaşlıklar. Hemcinsinizle konuşma başlatmak kadar kolay bir şey yok. Sizin bir şey söylemenize de gerek yok, küçük bir yardım size ardı arkası kesilmeyen soruların gelmesine neden oluyor. Orada tek gecelik sevgililer gibi tek günlük arkadaşlarım oldu. Birbirimizi kullandık, faydalandık ve tekrar görüşememek üzere ayrıldık. Kim hastane köşesinde tanıştığı insanlarla görüşmeye devam etmek ister ki?
Bir zamanlar vurulduğumu düşündüğüm biriyle de karşılaştım. Kilo almış...
Ana kampüse, oraya yakın yerlere ve meydana gitmek onu hatırlatıyor ve etrafa iyice bakmak isterken mutlu oluyorum ama onun belkide tekrar gelip görme ihtimalinin olmadığını düşünürken de üzgün.

Evlenmesek olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder